Başlıklar
Kazdağları kendine ait doğal güzellikleri, kültürel zenginlikleri, şelale, vadi, nehirleriyle gezilecek yerler açısından en güzel rotaya sahiptir. Bunlardan bazıları şunlardır:
Hasanboğuldu:
Hasanboğuldu şelalesi efsanesiyle ünlüdür. Filmlere ve öykülere konu olan bu efsaneyi Sabahattin Ali de öykülerinde yer vermiştir. Efsaneye, Yörük güzeli Emine’ye aşık olan Hasan’ın sevdiğine kavuşmak için 40 okkalık tuz çuvalıyla dağları tepeleri aşarken gölette boğulmasını anlatır. Hasanboğuldu’da su kemerleri, patika yollar ve piknik alanları yer almaktadır.

Sarıkız Tepesi:
Kazdağlarının en yüksek noktalarından biri 1574 metre yüksekliği ile Sarıkız Tepesi’dir. Edremit Körfezi, Ayvalık Adaları ve Midilli’ye bakan tepe oldukça güzel bir manzaraya sahiptir.

Sütüven Şelalesi:
Kazdağları ormanlarının içinde yer alan Sütüven Şelalesi muhteşem manzarasıyla bir doğa harikasıdır. Küçük göletleri, yemyeşil doğası ve şelalesiyle doğa ile iç içe olma fırsatı sunmaktadır.

Pınarbaşı:
Akçay’a 6 km uzaklıkta yer alan Pınarbaşı, Güre Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Yaz sezonunda kaynaktan çıkan suyun serinliği eşliğinde piknik yapmak isteyen ziyaretçilerin oldukça tercih ettikleri bir mesire alanıdır.
Kızılkeçili Köyü:
Tarihi kayıtlara göre bu köy 1890’lardan beri Kızılkeçili Çayı’nın kenarında bulunmaktadır. Çınar ağarları ile bezenmiş sakin ve huzurlu bir ortam sunan Kızılkeçili Köyü misafirlerini piknik alanlarıyla karşılamaktadır. Genellikle piknik için gelenlerin uğrak yeri olmuştur. Eski evler restore edilerek yeniden düzenlenmiş taş villaları ve şahane manzarası ile köy oldukça güzel bir çehre kazanmıştır.
Zeus Altarı:
Adatepe Köyü’nün girişinde yer alan Zeus Altarı oldukça güzel bir manzaraya sahiptir. Antik dönemden kalan Zeus Altarı çam ağaçları ile bezenmiş muhteşem bir doğaya sahiptir.

Mıhlı Şelalesi:
Roma döneminden kalma kemerli köprüsü, yemyeşil doğası, göletine akan serin sularıyla tam anlamıyla gizli bir cennet. Akçay’a 25 km mesafede Altınoluk-Çanakkale karayolu üzerinde çevresi ormanlık bir dere kenarı burası. Selton tesislerinin yanından içeri giren stabilize yolun sonuna kadar gidin.
En sonda dinlenme tesislerine park edin. Dinlenme tesisleri içerisinde şahane göletler ve şelaleler var. Çevresi çam, çınar, zeytin, tesbih, defne, incir, ayva, armut ağaçları, kekik ve böğürtlenle çevrili. Baharda izlemenin tadına doyum olmuyor çağlayan sularının.
Patika yolu izleyim aşağıda Başdeğirmen‘e doğru yürüyün. Oldukça zarar görmüş olsa da değirmen taşları, çarkı ve su yolları günümüze dek duruyor. Değirmenin yanıbaşında Romalılardan kalma olduğu söylenen köprünün suya yansıyan manzarası şahane.

Adatepe Köyü:
Edremit Körfezinin kuzey ucunda, bir tepenin ardında yer alan, çam ve zeytin ağaçları arasına serpiştirilmiş şahane evlerin olduğu eski bir Rum köyü. Evlerin birbirine geçtiği, dar sokaklı bu şirin Ege köyü koruma altına alındıktan sonra eski ihtişamlı günlerine geri dönmeye çalışıyor ve bundan da gayet başarılı görünüyor.
Yaşlı iki çınarın gölgesindeki meydanının etrafında serpilmiş taş evlerin bir çoğu restore edilerek hayata kazanmış, bazıları da butik otel olarak hizmet veriyor. İda Dağının batı yamaçlarında kurulu, taş işçiliğinin en zarif örnekleriyle süslü mimari dokuya sahip yıldızı parlayan bir köy.
Mübadele ile Midilli ve Girit’ten gelen Türklerin yerleştiği Adatepe, oksijen yoğunluğunun dünyada en fazla olduğu yerlerden biri. Zeytincilik ve zeytinyağı ile bilinen köyde bulunan tarihi eserler Çanakkale Müzesi tarafından koruma altına alınmış

Yeşilyurt Köyü:
Deniz hem dağ turizminin birlikte yaşandığı, taş evleri, patika yolları Arnavut kaldırımı sokakları, geniş köy meydanı, tarihi camii ve zeytin ile çam ağaçlarıyla kaplı bir köy. Yeşilyurt Köyü, köylülerin ‘İstanbullu’ dediği dışarıdan gelenlerden rağbet görüyor.
Eski ismi Büyük Çetmi olan Yeşilyurt Köyü’nün 700 yıllık bir geçmişi olduğu tahmin ediliyor. Köye 1993’te köyün ilk butik oteli Çetmihan açıldıktan sonra köy içinde açılan kafeler, dükkânlar, bakımlı tarihi evler, sıcakkanlı insanlarla burası kafa dinlemek için gözde bir yer haline gelmiş.
Yüzyıllar boyu Rumlar ve Türklerin birlikte yaşadıkları köy, dağ ve deniz havasının birlikte yaşanabileceği ender yerlerden biri. Burada ayrıca antik çağlardan beri bilinen Afrodit Kaplıcalarını da ziyaret edebilirsiniz.

Şahindere Kanyonu:
Dağdan çektiği çam kokulu havayı ovaya dağıtırken, denizden aldığı iyot kokulu havayı da Kaz Dağlarına çıkartarak bir çeşit baca görevi gören bir bölge. Altınoluk’u oksijen çadırına dönüştüren, şifalı bitki ve otlarla bezeli 26 kilometre uzunluğundaki kanyon, kekik kokuları, su ve kuş sesleri ile çevrili cennet bir doğanın merkezinde yer alıyor.
Şahindere Kanyonu, rehbersiz gezmenin oldukça zor olduğu ve ancak Orman İşletme Müdürlüğünden izin alınarak girilebilen bir bölge.
Darıdere Tabiat Parkı:
Yürüyüşü ve kamp yapmayı sevenler için tam anlamıyla cennet. Kaz Dağları’nın güney yamaçlarında Edremit Körfezi’nin kuzeyinde kurulmuş mavi ile yeşilin birbirine karıştığı ender güzellikleri barındıran tabiat parkı bölge insanın hafta sonları piknik ve temiz hava almak için en çok tercih ettiği yerlerden.
Güneyden Ege Denizi, kuzeyden de Çanakkale Boğazı ile çevrili olması nedeniyle, kuzeyden dağ rüzgârı, güneyden deniz rüzgârının etkisinin yaşandığı parkta birçok ağaç türü, dere ve şelaleler yer alıyor. İçerisinde pek çok turistik tesis, bisiklet parkuru, futbol sahası, kamping alanı gibi pek çok bölümü bulunan park yeşil ile mavinin birbirine geçtiği muazzam bir yer.
Kaz Dağları Milli Parkı
1993 yılında koruma altına alınan milli park Kazdağlarında görmeniz gereken yerlerin başında yer alır. Anadolu’da ki en meşhur doğa harikalarından olan Kazdağları milli parkı her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlamaktadır. Yaklaşık 22 bin hektarlık alan olan milli parkta 800 bin farklı bitki türleri yetişmiştir. Kaz dağları milli parkı içerisinde herhangi bir ateş yakılmasına veya avcılık yapılmasına koruma altında olduğundan dolayı izin verilmemektedir.
Küçükkuyu tur olarak çalışmalarını kutlarım.Millipark alan klavuzu olarak bir önerim var.Havran kocaseyit anıt mezar ve tören alanını ilave etmeniz bence daha zengin bir gezi haline getirecektir.Havran Kent müzesi ve yeni açılacak Atatürk-Kocaseyit buluştugu köşk ve yöresel alışveriş(Leblebi)imkanları renk katacak diye düşünüyorum.